Çalışmalar / Keşif ve Araştırma

  • Anasayfa
  • Çalışmalar / Keşif ve Araştırma

Keşif ve Araştırma

Yazılıkaya Vadisi’nin Keşfi ve Araştırılma Süreci

Yazılıkaya Vadisi’nden ilk bahseden gezgin ve yazar, William Martin Leake’tir. Leake, Seyitgazi’den geçerek, eski çağlardan kaldığını belirttiği anıtları görmek amacıyla çam ağaçlarıyla çevrili ormandan geçtiklerini anlatır. 1800’lü yıllarda Midas Vadisi’ndeki anıtları inceleyen Leake, anıt üzerindeki yazıtlardan, bu yapıtların Midas’a ait olduğunu belirtmiştir.

1826 yılında Fransız gezgin Alexandre de Laborde ve oğlu Leon de Laborde, bölgeyi ziyaret ederek anıtları incelemiş ve Pişmiş Kale’ye çıkmışlardır. 1834 yılında ünlü gezgin, mimar ve arkeolog Charles Texier, Midas Vadisi’ni ziyaret eder. Texier, alandaki önemli anıtlar (Yazılıkaya / Midas Anıtı, Bitmemiş ve Areyastis) ile çevredeki kaya mezarlarının gravür çizimlerini yapmıştır. İlk defa bu araştırmacı, yöre halkının Midas Anıtı’nı "Yazılıkaya" olarak isimlendirdiğini bildirmiştir. 1885 yılında, anıtın eteklerinde kurulan köye de bu nedenle Yazılıkaya adı verilmiştir.

Royal Asiatic Society üyesi İngiliz John R. Steuart, 1837 yılında bölgede araştırma yapmış, Kümbet yönünden Midas Vadisi’ne girerek Midas Anıtı ve Bitmemiş Anıt’ın çizimlerini yapmış ve anıtların üzerindeki yazıtların kopyalarını çıkartmıştır. 1858 yılında dilbilimci ve coğrafyacı Heinrich Barth ile A. D. Mortdtmann, Seyitgazi yoluyla Doğanlı Vadisi’ne gelerek önemli anıtları (Midas, Bitmemiş ve Areyastis) incelemiş ve bu anıtların yazıtlarının kopyalarını almışlardır.

1861 yılında Georges Perrot, Edmond Guillaume ve Jules Delbet, Midas Vadisi’nde araştırma yaparak Pişmiş Kale ve Midas Anıtı çevresinde incelemelerde bulunmuşlardır. Yazılıkaya Vadisi hakkında bilgi veren diğer bir gezgin ise tarihi coğrafya uzmanı ve epigraf William M. Ramsay’dir. 1881 yılında, Midas kenti olarak adlandırdığı yerde kaya anıtlarının olduğundan bahsetmiş ve bu anıtların çizimlerini yapmıştır. Bahşeyiş, Kümbet, Yapıldak ve Midas’ın mezarından söz etmiş ve Kümbet Vadisi’nden geçen Parthenios Nehri (Seyit Suyu) hakkında bilgi vermiştir. Ayrıca, Yazılıkaya Vadisi’nin çizimini de yapmıştır.

Ecole Française d’Athenes’in üyelerinden Georges Radet ve Gustave Fougeres, 1886 yılında bölgeyi ziyaret etmişlerdir. Daha sonra, 1893 yılında Radet ve H. Ouvre ile birlikte dağlık araziye araştırma gezisi düzenlemişlerdir. Phryg başkenti Gordion’u (Yassıhöyük) ilk kazanan arkeolog Alfred Körte, 1894-1895 yıllarında bölgede kapsamlı bir araştırma yapmıştır. 1896 yılında coğrafyacı W. Von Diest, bölgeye gelmiş ve harita üzerinde Kütahya ile Seyitgazi arasında uzanan dağlık arazide Barth, Radet ve Körte’nin izlediği yollar hakkında bilgi vererek bu yolları harita üzerinde işaretlemiştir. Aynı yıl sanat tarihçisi Franz von Reber, anıtları incelemiş ve profesyonel fotoğrafçı F. Berggren tarafından anıtların fotoğrafları çekilmiştir.

1897 yılında epigraf J.G.C. Anderson, bölgedeki anıtları incelemiş, 1901-1904 yılları arasında Alman araştırmacı E. Brandenburg, bölgeyi ziyaret ederek tüm Phryg anıtlarını incelemiştir. The Cornell Expedition to Asia Minor and the Assyro-Babylonian Orient adlı bir Amerikan heyeti, J. R. S. Sterrett başkanlığında, 1907 yılında Midas Anıtı ve çevresinde araştırma gezisi yapmış, W. M. Forbes tarafından alanda jeolojik araştırmalar yapılmış fakat bu çalışmalar yayınlanmamıştır.

1925 yılında Phrygia ve Lykaonia sınırlarında epigrafik çalışmalar yapan William M. Calder başkanlığındaki Monumenta Asiae Minoris Antiqua (MAMA) heyeti, bölgedeki yazıtların kopyalarını çıkartmışlardır. 1936-1938 yılları arasında Fransız bilim adamı ve coğrafyacı Ernest Chaput, Dağlık Phrygia Bölgesi’nin coğrafi ve jeolojik yapısını incelemiş ve 1941 yılında yayınlanan araştırma sonuçları sonraki çalışmalar için temel kaynak oluşturmuştur.

II. Dünya Savaşı’nın ardından, 1946 yılında bölgeyi ziyaret eden C. H. E. Haspels, geniş kapsamlı yüzey araştırmaları yapmış ve 1950 yılında üç ay süren bir araştırma gezisi gerçekleştirmiştir. Bu gezide, Aşkıdil Akarca kendisine eşlik etmiştir. 1953 ve 1958 yıllarında yapılan çalışmalara, J. M. Hemelrijik de eşlik etmiştir. Haspels, yaptığı çalışmaları 1971 yılında yayınladığı “Highlands of Phrygia Sites and Monuments” adlı kitabında anlatmıştır. İki cilt halinde yayınlanan bu kitap, Dağlık Phrygia Bölgesi’nin, Prehistorik Dönem’den Osmanlı Dönemi’ne kadar uzanan geniş bir tarihi dilimini ele alır.

Haspels’ın ardından bölgedeki araştırmalar belli zaman aralıklarıyla devam etmiştir. 1984 yılında Fahri Işık, Dağlık Phrygia Bölgesi’ndeki kaya anıtlarını incelemiş ve Urartu ile Phryg kaya anıtları arasında karşılaştırmalar yapmıştır. Ayrıca, bölgede T. Efe, Peter Z. Sponos, K. Belke, N. Mersich, Geza de Francovich gibi araştırmacılar tarafından sınırlı alanlarda araştırmalar yapılmıştır.

1992-1996 yılları arasında Taciser Tüfekçi Sivas, doktora tezi kapsamında bölgede araştırmalar yapmış ve alandaki anıtları incelemiştir. Çalışmalarının sonucunda, 1999 yılında “Eskişehir-Afyonkarahisar-Kütahya İl Sınırları İçindeki Phryg Kaya Anıtları” başlıklı doktora tezini yayımlamıştır. 2001-2007 yılları arasında, Taciser Tüfekçi Sivas başkanlığında bir ekip, Phryg Vadileri’ni kapsayan Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya illerinde arkeolojik yüzey araştırmaları yapmıştır. Bu araştırmalar sonucunda, bölgede Phryg kültür kalıntılarının yanı sıra Orta Çağ’a kadar uzanan dönemlere ait çok sayıda arkeolojik buluntu tespit edilmiştir.

Eskişehir ilinin yaklaşık 70 km güneyinde bulunan Yazılıkaya/Midas Vadisi’nde, 2017-2018 yıllarında Prof. Dr. Rahşan Tamsü Polat başkanlığındaki ekip, kapsamlı bir arkeolojik yüzey araştırması gerçekleştirmiştir. Bu araştırmalarda, vadinin erken buluntularının İlk Tunç Çağı’ndan çok daha öncesine, Alt Paleolitik Dönem’e kadar geri gittiği belirlenmiş, ayrıca Neolitik ve Kalkolitik Dönem’e ait buluntular, Phryg Dönemi’ne tarihlenen kaya altarları ve idoller ile Roma ve Bizans Dönemi’ne ait yerleşimler, nekropolisler ve tümülüs mezarlar tespit edilmiştir. Sonuç olarak, topografik özellikleri ve konumu ile birçok kültürün kendine yer bulduğu Yazılıkaya Vadisi’nin prehistorik dönemden günümüze kadar kesintisiz bir tarihsel sürece sahip olduğu anlaşılmıştır.